İstanbul’da, karlı günler vardı birkaç gün önce. O’nun geldiği gün ise çok da soğuk değildi. 25 Aralık 2009 16:16 da İstanbul’da aldık onu kucağımıza… Mavi, leylek şekilli, beyaz şekerli doğum hediyeleri vardı. İki dedesinin de adını gurula verdik O’na. Annesinin de hayatındaki en özel andır muhtemelen o an! Dün gibi yüreğinde sevincini hissettiği…
Kıbrıs’ta zeytin ağaçlarının içinde, çok aydınlık, rengarenk güneşli bir odada, birsürü hayvanların olduğu bir evde büyüdü yaşamı boyunca. Her zaman hayvanları oldu. Köpeği, kedisi, balığı, kuşu, tavuskuşu ve daha niceleri.
2.5 yaşına kadar çok iştahlı, yemek yemeyi çok seven, yemek ne olursa olsun on parmak içine dalıp hapur hupur kendi başına yiyen çılgın bir çocuk.
En sevdiği oyuncak hayatının hangi evresinde olursa olsun hiç değişmedi. ‘Top’!
Ve aslında en sevdiği tatil de değişmedi. ‘Dalyan’! Sabırla balık tutuyordu. Saatlerce hiç usanmadan…
Hayatında ne olursa olsun o ‘mutlu’ bir adamdı. Oldukça sağlıklı, sevgi dolu hayatına devam ederken 2.5 yaşında kapımızı adını bile ile kez duyduğumuz bir misafir çaldı. ‘Nöroblastoma’. 28 Mayıs 2012 idi… ‘Geçecek- bitecek’ sloganımız ile 3 yıl İstanbul’da hem tedavimizi yaptık hem de balık tuttuk, yürüyüş yaptık, sevdiklerimizle bolca vakit geçirdik… ve daha nice güzel anılar biriktirdik…
Ama en önemlisi ‘teslim olmayı’ öğrendik…